Mother and toddler wearing red shirt playing together on a bed in the bedroom at home

Konuşma Bozuklukları Okul Sürecini Etkiler mi ?

Okul Hayatında Konuşma Bozukluklarının Etkisi

Birçok çocuk için uzun bir yaz tatilinin ardından okula başlamak stresli bir durum olabilir. Okul başlangıçlarını özellikle daha stresli hale getiren bir takım durumlar vardır. Okula yeni başlıyor olmak, yeni bir okula başlıyor olmak, bir önceki sene okulda olumsuz durumlar yaşamış olmak ya da arkadaşları tarafından kabul görmeyeceğine inanmak çocukların stres seviyelerini arttıran bu durumlardan bazılarıdır. Konuşma bozuklukları olan çocuklar da benzer sıkıntıları sıklıkla yaşadıklarını belirtmektedirler. Konuşma bozukluğu olan çocuklar kimi zaman arkadaşları ve öğretmenleri tarafından anlaşılmadıklarından, kimi zaman anlaşılmayacakları için endişe ettiklerinden, kimi zaman alay konusu olabildiklerinden ya da daha önce hiç alay konusu olmamış olsalar da alaya alınma endişesi duyduklarından okula gitmekte isteksizlik gösterebilirler. Okul döneminde biz dil ve konuşma terapistlerini en çok endişelendiren ve en sıklıkla terapi yaptığımız konuşma bozuklukları arasında artikülasyon / sesletim bozukluğu, fonolojik / sesbilgisel bozukluk, okuma-yazmada yaşanan güçlükler, öğrenme güçlüğü ve kekemelik bulunmaktadır.

Artikülasyon Bozukluğu nedir Nasıl Tedavi Edilir ?

artikülasyon bozuklukları ankara
Artikülasyon Bozukluğu Terapi

Artikülasyon / sesletim bozukluğu olan çocuklar için harflerin öğrenilmeye başlandığı birinci sınıf dönemi en kritik dönemdir. Artikülasyon / sesletim bozukluğu olan çocuk söyleyemediği sesler nedeni ile bazı arkadaşlarından “sen niye bebek gibi konuşuyorsun?” ya da “sen niye böyle konuşuyorsun” yorumlarını duyabilir. Bu onu üzüp arkadaşlarından ve okulundan soğumasına sebep olabilir. Ek olarak artikülasyon / sesletim bozukluğu olan çocuklar birinci sınıfa başladıklarında söyleyemedikleri sesleri söyleyebildikleri gibi yanlış yazıp okuduklarından bu durum onların akademik başarısını ve arkadaşlar arası kabulünü de olumsuz olarak etkileyebilmektedir. Yine bu durum çocuğun okulla ilgili duygu durum ve düşünceleri üzerinde önemli bir rol oynamakta ve çocuğu okul ve arkadaşlarından uzaklaştırabilmektedir. Çocuklarında artikülasyon / sesletim bozukluğu olduğunu düşünen ailelerin çocuklarına destek olmak ve onların okul süreçlerini kolaylaştırmak için yapabilecekleri bazı şeyler vardır. Artikülasyon/sesletim bozukluğu olan çocukların okula başlamadan önce eksik seslerine yönelik dil ve konuşma terapisi alarak bu sorunlarını aşmaları, okul hayatına daha özgüvenli, daha stressiz ve daha başarılı bir başlangıç yapmalarını sağlayacaktır. Okul öncesinde artikülasyon/sesletim bozukluğu olan çocuk terapiler ile öncesinde söyleyemediği sesleri kendi çaba ve çalışmaları ile öğrenip söyleyebilmeye başladığında bu onun kendine olan inancını ve özgüvenini de arttıracak. Çalışarak yapamadığı şeyleri yapabileceğini düşünmek aynı zamanda okula başlayacak bir çocuk için çok önemli bir öğretidir. Başarmanın yolu denemek ve çalışmaktan geçer.

Artikülasyon Bozuklukları ile Fonolojik Bozukluk Farkları

Fonolojik / sesbilgisel bozukluğu olan çocuklar da artikülasyon / sesletim bozukluğu olan çocuklar gibi konuşma seslerinin kullanımında hata yapmaktadırlar. Ancak fonolojik / sesbilgisel bozukluğu olan çocukların problemi sesleri üretmemekten ziyade sesleri yanlış yerde kullanmak ve konuşmadaki bu yanlış harf kullanımlarında gözlenen tutarsızlıklardan dolayı konuşma anlaşılırlıklarının düşük olmasından kaynaklanmaktadır. Fonolojik / sesbilgisel bozukluğu olan çocukları en iyi anlayan kişiler anneleridir. Çocuğun çevresi genelde çocuğu anlamakta güçlük çeker. Çocuğun konuşması onu dinleyenler tarafından bebeksi olarak algılanmakta ve söylediklerini net olarak anlamak mümkün olmadığından dinleyiciler ve çocuk arasında sıklıkla yanlış anlaşmalar ya da iletişim kopuklukları olabilmektedir. Daha birinci sınıfa başlamadan, henüz anasınıfındayken bu çocuklar için okul ortamı sıkıntılı olmaya başlamaktadır. Artık anasınıfına gelmiş ve farkındalığı daha artmış yaş grubundaki çocuklar fonolojik /sesletim bozukluğu olan çocukla kendi konuşmaları arasındaki farkları daha iyi fark ederek bunu sorgulayabilirler. Bu sorgulama yine fonolojik / sesletim bozukluğu olan çocuğa arkadaşları tarafından konuşmasındaki farklılığın neden olduğunun sorulması çerçevesinde olabilmektedir. Daha ileri giden çocuklar bunu alay konusu yapabilmekte ve bu durum konuşma bozukluğu olan çocuğu oldukça olumsuz etkileyebilmektedir. Birinci sınıfa başlayıp halen yaşamakta olduğu fonolojik / sesletim bozukluğunu aşamamış olan çocukların akademik yükü sınıf arkadaşlarına göre daha fazla olmaktadır. Çünkü bu çocukların okuma-yazmayı öğrenmeye ek olarak, anadillerini kullanma konusundaki eksikliklerini de bu dönemde düzeltmeleri ve bunu okuma yazma sırasında da kullanmaları gerekmektedir. Çocukların akademik hayatlarına mümkün olan en iyi ve en kolay başlangıcı yapmaları bizim temel hedeflerimizdendir. Buna yönelik olarak çocuk için sıkıntılı olabilecek dönemlerden – bunlar sıklıkla anasınıfı ve okul dönemine denk gelmektedir- önce bu probleme yönelik terapilerin yapılması ve mümkünse sürecin tamamlanması çocuk için en iyisi olmaktadır. Aileler eğer çocuklarında fonolojik / sesbilgisel bozukluğun olduğunu düşünüyorlar ise, yani çocukları bebeksi konuşuyor, konuşması kolaylıkla anlaşılmıyor ise, mümkün olan en erken dönemde uzman bir dil ve konuşma terapisti ile görüşerek süreci başlatmalıdırlar. Okulda okuma yazma ile birlikte konuşma hatalarının düzelmesini beklemek doğru bir beklenti değildir. Fonolojik / sesbilgisel bozukluk sıklıkla artikülasyon bozukluğu ile birlikte görülebilmektedir. Bu durumda terapilerde her iki bozukluğa yönelik çalışmalar yapılmaktadır.

sesletim bozuklukları

Kekemeliğin Okul Sürecinde Etkisi

Kekemeliği olan çocuklar için de okul sıkıntılı bir süreç olabilir. Peki çocuk ne gibi sıkıntılar yaşayabilir? Kekemelik kişilerin konuşma akışlarında bozulmalarla kendini gösterir ve bu durum istemsiz ortaya çıktığı için çocuğa kontrol kaybı yaşatır. Kekemeliği olan çocuk yaşadığı bu kontrol kaybı ve konuşmadaki zorlanmalarla mücadele etmeye çalışır. Bazı çocuklar bu konuda daha iyi iken, bazıları daha çok zorlanmaktadırlar. Özellikle takılmaları fazla olan çocuklar takılmalar sırasında bu durumun etkisi ile gözle görülebilecek fiziksel ek davranışlar da sergileyebilirler. Tüm bunlar takılmaların karşı taraf ve çocuğun akranları tarafından fark edilmesini kolaylaştırır. Arkadaşları takılmalarına ilişkin farklı yorum ve sorularını çocuğa yöneltebilirler. Bunlar çocuğun bu durumdan olumsuz etkilenip daha az konuşmasına, sinirli ya da içine kapanık olmasına sebep olabilir ve çocuğun okul uyumunda sorunlar yaratabilir. Kekemeliği olan çocuk terapi almadığı durumda bir çaresizlik ve sorunu ile mücadele sırasında yalnızlık hissine düşebilir. Yeni bir okula başlayacak olan çocuk bu durumun sadece kendisinde olduğunu düşünerek buna yönelik endişeler taşır ve okulda daha az konuşmayı tercih edebilir ya da okula gitmek istemeyebilir. Çocuğu yalnızlık ve çaresizlik duygusundan kurtarmak, konuşmalarına yönelik oluşabilecek olumsuz duygu ve tutumların önüne geçebilmek için neler yapılabilir diye düşünmek gerekir. Kekemeliği olan çocukların ebeveynlerinin takılmaları ilk fark ettikleri anda zaman kaybetmeden uzman bir dil ve konuşma terapisti ile iletişime geçmeleri önemlidir. Terapist çocuk için en faydalı olacak ve onun süreci en kolay ve sağlıklı şekilde sürdürmesine olanak verecek şekilde bir yol haritası çizecektir.. Çocuğa terapi desteği aldırmak, yalnız olmadığını hissetmesini sağlamak, aile-çocuk-terapist birlikte işbirliği içinde olunacağını fark ettirmek ve onun rahatlamasını sağlamak için önemlidir. Okula başladığı halde kekemelik terapisi sonlanmamış ve halen devam ediyor olabilir. Burada esas önemli olan çocuğun yardım alıyor olduğunu bilmesi ve başarabileceğine olan inancının olmasıdır.

Sonuç olarak, çocuklar için okul sürecini kolaylaştırmak, konuşma bozukluklarına yönelik destek alarak mümkün olur. Çocukların yaşadıkları konuşma bozuklukları ne kadar erken dönemde halledilirse, çocuğun bu bozukluklara yönelik yaşayacağı olumsuzluk ve kaygılar o derece daha az olacak ve okula başlama zamanı geldiğinde çocuk bu problemlerden dolayı bir özgüven kaybı yaşamayacaktır. Terapi süreci boyunca çocuk-aile-terapist bir bütün olarak işbirliği içinde terapi sürecini destekler ve sürdürür. Okul zamanı geldiğinde bu ekibe öğretmen de katılır ve hep birlikte bir ekip çalışması ile çocuk desteklenir.  Bu süreçte çocuk için en faydalı olan şey tüm ekibin birbiri ile iletişim ve işbirliği halinde olmasıdır.
5d72587e214ed81df82b9d1a

ÖZGÜL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ ( disleksi) NEDİR?

ÖZGÜL ÖĞRENME GÜÇLÜĞÜ ( disleksi) NEDİR? ERKEN DÖNEMDE ANLAŞILABİLİR Mİ?

Öğrenme davranışı doğumdan ölüme kadar devam eden bir süreçtir. Ancak bazı kişiler öğrenmede sıkıntı yaşarlar. Bu sorunlara öğrenme güçlükleri denilmektedir. Özgül öğrenme güçlüğü (ÖÖG) denen durumda kişiler dinleme, konuşma, okuma, yazma, akıl yürütme ile matematik becerileri öğrenme ve kullanmada güçlükler yaşarlar. Bu sorun bir nörogelişimsel bozukluk grubudur.

Özgül öğrenme güçlüğü denildiğinde sıklıkla disleksi; yani okuma ve yazmada yaşanan güçlük algılanabilmektedir. Disleksi özgül öğrenme güçlüğünün bir alt grubudur aslında. 1800’lü yıllarda bu sorun kabaca ‘doğuştan kelime körlüğü’ olarak tanımlanmıştır.   Ancak öğrenme güçlüğü denildiğinde çok daha fazla bir alanda sorundan bahsedilmektedir. Bunların arasında günlük hayatı da olumsuz etkileyen birçok durum mevcuttur. Bunlardan bazıları; öğrenilen bilgilerin çok kolay unutulması, bazı oyunları oynamada (örn. Ip atlama vb.), isimleri ya da olayları hatırlamada zorluk, ellerle yapılan ince motor becerilerde zorluktur. Çocukların yaşadıkları bu sorunlar beraberdinde duygusal ve sosyal sıkıntıları da getirmektedir.

Özgül öğrenme güçlüğüne yönelik tanılamalarda en önemli kriterlerden biri çocuğun bilişsel bir sorununun olmamasıdır. Bu problemi tanılamaya yönelik bazı kriterler mevcuttur. DSM-5’e göre:

En az 6 ay süreyle aşağıdaki belirtilerden en az birinin olmasına bakılarak tanı koyulur.

  1. Okumada zorlanma veya yanlış öğrenme
  2. Okuduğunu anlama güçlüğü
  3. harf karıştırma veya yazma güçlüğü
  4. Yazılı anlatım güçlüğü
  5. Sayıları algılama ve hesaplama güçlüğü
  6. Matematiksel akıl yürütme ve problem çözme güçlükleri

Öğrenme güçlüğünü açıklayacak bir neden olmaması (örn. Işitme, görme, ruhsal vb)

kriterleri tanı için gereklidir.

             Öğrenme güçlüğü / disleksi tanısı bir çocuk psikiyatristi tarafından koyulmaktadır. Bu tanı için ülkemizde genellikle okul yaşına kadar beklenmektedir. ANCAK okul öncesi dönemde de çeşitli belirtiler vardır. Bunların fark edilmesi ve beklenmeden bunlara yönelik çalışmalara başlanması önemlidir.

dil-ve-konuşma-bozuklukları-2020

Konuşma Bozuklukları Kaç Yaşında Geçer?

Konuşma bozuklukları denildiğinde akla artikülasyon bozukluğu, geç konuşma, fonolojik bozukluk, dil bozuklukları, kekemelik, hızlı bozuk konuşma gibi bir çok problem gelmektedir. Bu problemlerden herhangi birinin belli bir yaşa geldiğinde kendiliğinden geçeceğine yönelik herhangi bir araştırma bulunmamaktadır. Konuşma bozuklukları alanında çalışan hiçbir uzman dil ve konuşma terapisti buna yönelik kesin bir zaman vermez ya da veremez. Ancak tecrübeleri doğrultusunda olabilecek olasılıklardan bahsedebilir. Bunlar sadece ihtimal dahilindedir ve bireyden bireye değişkenlik gösterir. Kesinlikten bahsetmek ise mümkün değildir.

 

Konuşma bozuklukları hakkında söylenebİlecek şeylerden bazıları şunlar olabilir

  • Kekemelik yaşla birlikte genellikle azalmaktadır AMA bu geçer demek değildir ve herkeste böyle olur olarak da algılanmamalıdır.
  • 5 yaş dil gelişimi için kritik bir yaştır, o yaşa kadar çocuklardaki gelişim sonrasına göre daha hızlı olmaktadır. Terapilere mümkün olan en erken dönemde başlayıp problemleri en kısa sürede çözümleyerek, çocukların akranları ile aralarında olan farkları kapatmaları için desteklenmeleri bu yüzden önemlidir. Elbette 5 yaş sonrasında da gelişim devam eder ve desteklenmeye devam edilmesi gerekir.
  • 2 yaşında hala konuşmaya başlamamış, iletişimi ve iletişim kurmak için sesleri kullanmayan çocuklar geç konuşmaya yönelik yakından takip edilmeli, bir dil ve konuşma terapisti tarafından değerlendirilmelidir.
  • Konuşma bozukluğu olan çocukların okula başladıktan sonra gelişme gösterme olasılıkları vardır. Harflerin öğrenilmesiyle birlikte ek bir ipucu, somut bir destek alan çocuklar bundan faydalanabilmektedir. AMA her çocuk bu durumdan aynı miktarda faydalanamaz. O zaman geldiğinde eğer çocuk o desteği alamamışsa, konuşma bozukluğuna ek olarak ARTIK akademik olarak da güçlük yaşayan bir çocuk haline gelmiş demektir.

Dİl ve Konuşma Terapİstlİğİ ve Dİğer Uzmanlık Alanlarından Farkı

Dil ve konuşma terapistliği diğer uzmanlık alanları ile kıyaslandığında (doktorluk, psikologluk, öğretmenlik gibi) ülkemizde daha yeni bir uzmanlık alanıdır. Aileler çocukları ile ilgili olarak endişelendiklerinde güvendikleri kişilere danışırlar. Çocuklar söz konusu olduğunda çocuk doktorları güvenilen kişilerin başında gelir. Evet, kesinlikle çocuk hastalıkları söz konusu olduğunda çocuk doktorları en çok güvenmemiz gereken kişilerdir. Ancak dil ve konuşma gelişimi söz konusu olduğunda aileler doktorlarının, güvendikleri bir akrabalarının, öğretmenlerin ya da psikologların söylediklerine göre değil, uzman bir dil ve konuşma terapistinin söyleyeceklerine göre hareket etmelidirler.

Bu şekilde farklı yönlendirmeler sonucu çocuklarını çok uzun süre doğru destekten mahrum bırakarak, vaat edilen süreyi sabırla bekleyen, ancak o dönem geldiği halde beklediğini bulamayarak ARTIK biraz da geç kalmış olarak dil ve konuşma terapistlerinin kapısı çalan birçok aile ve çocuk bulunmaktadır.

Unutulmaması gereken en önemli şey, söylenen olmadığı taktirde bütün yükü çocuğun ve ailenin omuzlaması gerektiğidir. O noktada bilerek ya da bilmeyerek umut vaat eden kişi etkilenenlerden biri olmayacaktır. Çocuklarınızın konuşma bozukluklarına yönelik şüphelerinizde lütfen güvenilir bir kaynak olarak uzman dil ve konuşma terapistlerine danışın.